Boyutsal Farkındalık

Fiziksel olarak evren; ne kadar büyükse biz de o kadar küçüğüz ve evrensel ölçekte bir toz tanesi kadar bile olmayan gezegenimiz yani evimiz ne kadar kırılgan! Ve uzaktan ne üzerindeki sonsuz insani hırslar, ne krallar ve ne beziganlar görünür. Ama bunun ne kadar farkındayız?

Makro Ölçekte İnsan

Makro ölçekte sadece Güneş Sistemi kapsamında insana bakıldığında matematiksel olarak ihmal edilir bir değer olarak karşımıza çıkmakta. Buna rağmen insan kendinisini dev aynasında görmeye devam ediyor ve bu büyüklüklere hükümdar olabileceğini sanıyor. Oysaki bu büyüklükte bir ölçekte taşıdığı tüm hırs ve korkuları anlamsız hale gelmekte. Akla Richard Bach´ın "Gönülsüz Mesih"ini getiriyor. Kısaca hatırlayacak olursak.Generic placeholder image Bir zamanlar bir nehir varmış. Bu nehride su altında yaşayan insanlar varmış. Bu insanlar nehrin altında bulunan dallara tutunarak yaşıyorlarmış. İçlerinden biri bir gün "Artık sıkıldım bu dalı tutmaktan. Bırakıcam!" demiş. Diğerleri hemen sözü atılıp "Sakın bırakma o dalı! Yoksa nehir seni alır ve yere çarpar. Helak olursun!" demişler. Bunun üzerine dalı bırakmak isteyen "Hayır, çok sıkıldım. Bırakacağım." demiş. Diğerleri "Hayır! Hayır!" diye üstelemiş. Tutunduğu dalı bırakmak isteyen "Yeter!" deyip dalı bırakmış. Nehir önce onu kaldırmış ve yere çarpmış. Bir daha kaldırıp, yere çarpmış. Bir daha. Bir daha ve ileride gözden kaybolmuş. Geride kalanlar şöyle demişler "Biz söylemiştik helak olacağını. işte, helak oldu gitti! Vah vah!". Fakat ileride nehir bu kez onu yukarı kaldırır ve nehrin aşağısına doğru taşır. Nehrin aşağısında da bir halk daha dallara tutunmuş halde yaşamaktadır. Bu halk, yukarıda uçarak kendilerine yaklaşmakta olanı görürüler ve hep bir ağızdan bağırmaya başlarlar "Mesih! Mesih! Kurtar bizi!". Yukarıdaki aşağıdakileri seslenir "Ben Mesih değilim! Sadece bıraktım!" Oysaki, suya güvenip teslim olmak, insanı yok etmiyor, var ediyor.


Mikro Ölçekte İnsan

Mikro ölçek kapsamında insana baktığımızda ise makro ölçektekinden çok da farklı bir şey görmeyiz. Varlığımızın ihtişamı ve büyüklüğü sanısı. Kim bilir? Belki de sanrısı. Oysaki, bedenlerimiz incelendiğinde görülen şey bedenlerimizin yüzde doksanın bakteri hücreleri olduğudur. Ve hatta genlerimizin yüzde 5'i virüs DNA'larının kalıntılarını taşımaktadır. Generic placeholder image Sadece yüzde on, insan hücresi diyebileceğimiz kısımdır. Bizler biyolojik olarak "ben" dediğimiz zaman tam olarak neyi kast ediyoruz acaba? Bedenlerimizi ve bu bedenlerin sahip olduğu tüm bileşenlerini ve bu bileşenlerinden ortaya çıkan tüm özellik ve olanakları. Bu bireysel bir var oluş. Birey oluş. Yalnız ve bağlantısız oluş. Bu kopukluk, bizi adeta çevremizden yalıtmakta ve tek kişilik bir hücreye koymakta. Oysa, bedenlerimizin ezici çoğunluktaki bileşenleri, bize bambaşka bir hikaye anlatmakta. Mitokondri bir bakteridir. Kendi DNA´sı vardır. Ve ana soyludur. Yani, anneden çocuğuna geçer. Tarihsel olarak geriye doğru takip edilebilir. "Ben" dediğimiz beden öldüğünde onlar işlerine devam ederler ve bedeni toprakla yeni doğumlara harmanlarlar. Eşeysiz ürerler; aşk nedir bilmezler. Bu nedenle de yaşlanarak ölmezler. Çünkü bölünerek çoğalırlar. Sayıları ve çeşitleri bizden kat be kat fazladır. Dünya´da bizden çok daha eskidirler. Hatta, yer yüzünde yaşam onlarla başlar; ama onlarla bitmez. Onlar mikro bilgi işleme kümeleridir ve her yerdedirler. Yaşam nehrinde akarlar. Bu yaşam nehrinin büyük akışıdır. Bu akışta zaman zaman girdaplı bölgeler oluşur. Bir girdabın formu diğerinin aynısı değildir. Bu sudaki her girdabın kendine has bir formu, şekli vardır. Bu şekiller bizleriz. Sudaki girdaplarız. Hepimiz birbirimize bu büyük akış ile bağlıyız. Sanki su daha derinlerde bir yerde yüzeye temas ediyor. Yüzeyde birbirinden farklı şekiller çiziyor. Son zamanlarda bu varoluşsal suya, kuvantum alanı deniyor. İşte böyle bir ağ içinde kesişim noktalarıyız. Ve her şeyle birbirimize bağlayız. Hırs ve korku, bu kolektif ağda bireysel bir varsanı. Çünkü kimlik ve gerçek sağlık, parçada değil; bütünde var olan, yani bu büyük akış içinde var olan bir şey! Bu dip sularına ve yüzeyde çizdiği ağsı şekle , güvenmek ve teslim olmak, insanı yok etmiyor; var ediyor.